LÜLETAŞI
Üç yüz yıllık ağır bir tarihe tanıklık eden lületaşı ilginç bir tarihî gerçeği de içinde saklıyor. Lületaşı Viyana kuşatmasında yeniçeriler tarafından Avusturyalılara tanıtılmış. O tarihten günümüze hızla geldiğinizde “Beyaz Altın” sözü sizi karşılıyor. Lületaşına neden ‘beyaz altın’ demişler? Böyle bir tabirin bir taşa değil de gümüşi bir maddeye söylendiğini düşünüyorsunuz. Bu sorunun cevabı için birçok biçimsel yanıt var. Ama onu diğer taşlardan ayıran bariz bir özelliği var. Tebeşiri andıran bu madde bildiğimiz taştan çok daha hafif ve yumuşak. Bu özellik onu kolay işlenilebilir ve biçimlendirilebilir yapıyor. Eskişehir’in beyaz hazinesi yer altından çıkarıldığında yumuşak ve işlemesi kolayken hava ile teması sonucu sertleşiyor. Beyaz altın ismini veren beyaz rengi dışında sarımtırak, gri ya da kırmızımsı renkleri de var.
Lüle taşları Eskişehir merkezine 35 kilometre uzaklıktaki 8 köyden çıkarılıyor. Bu taşlar kulaç olarak adlandırılan ölçü birimiyle ölçülen kuyulardan çıkarılıyor. Yerden dik bir şekilde, 5 kulaçtan başlayıp 33 kulaca kadar derinliğe inen kuyular var. En kaliteli taşlar ise yirmi kulacın üstündeki derinlikten çıkıyor. Lületaşını çıkarma tekniği modern bir teknik değil. Kuyulara halatlardan yapılmış merdivenle iniliyor ve bu taşlar derinlerde olduğu için bol suyun içinden zorluklarla çıkarılıyor.