KALSEDON
Eskişehir’de kalsedon yataklarından binlerce yıldır taş çıkarılmaktadır.
Kalsedon Hitit ve Urartu dönemleri boyunca buradan çıkarılıp kullanılmıştır.
Daha sonra Romalılar döneminde ise taşın ihracı çok yüksek seviyelere ulaşmıştır. Romalılar döneminde taşın bugünkü İstanbul Kadıköy’deki limandan ihracat için sevkiyatı yapılmaya başlanmıştır. O dönemlerde Kadıköy küçük bir Antik Yunan kasabasıdır ve adı da Chalkedon’dur. Kalsedon taşı, adını bu küçük liman kasabasından almıştır.
Eskişehir “süs taşı” ve “mavi altın” olarak bilinen Kalsedon madeni bakımından da çok zengindir. Eskişehir’in ve yöresinde özellikle Sakarya Nehri’nin oluşturduğu Sakarya Vadisi ve çevresinde kalsedon, süt opal, dentiritli opal, krisopras, japer, yeşil opal, agat ve benzeri süs taşları bol miktarda bulunmaktadır. Sarıcakaya, Seyitgazi ve Bolu sınırında mavi kalsedon, Sarıcakaya ilçesinde mor kalsedon ile pembe kalsedon, bantlı kalsedon ve gröna taşı bulunmaktadır. Yine Sivrihisar ilçesinde süt opal, krizopas, Porsuk Barajı civarında agat, Dereyalak köyü yakınlarında da dendiritli opal taş madenini görmek mümkündür. Eskişehir’de en çok Mayıslar köyündeki Mayıslar Dağı’ndan çıkarılmaktadır. Dozer yardımı ile kazılan ocaktan çıkarılan kalsedon taşı, işçiler tarafından toprağın içinden toplanıp kalitesine göre ambarlanmaktadır. Ardından işlenmek üzere Uzak Doğu’ya gönderilmektedir.
Huzur verici mavi rengiyle tanınan bir taştır. Tansiyon düzenleyici etkisi çok meşhurdur. Eski kültürlerde kalsedonun ruhu ve inancı olumlu şekilde etkilediğine, uyku sorunlarını tedavi ettiğine inanılırdı. Bunun dışında her kalsedon çeşidine farklı bir tedavi edici güç ve önem atfedilmiştir.