Cumhuriyet’in ilanından sonra, Eskişehir’den sık sık geçen Mustafa Kemal Atatürk, yine bir seyahatinde, aşağı mahallede bulunan tren garında mola verir. İşte bu mola, Eskişehir’in içme suyu ihtiyacında yeni bir dönemin başlamasına sebep olur. Bir bardak su isteyen Atatürk’e testide soğutulmuş termal suyu sunulur. Değişik bir tadı olan su, Atatürk’ün hoşuna gitmez, Eskişehir’in içme suyu ile ilgili bilgi ister. En kısa sürede içme suyu ihtiyacının karşılanması için orada bulunan dönemin Belediye Başkanı Kamil Kaplanlı’dan sorunun halledilmesini ister. Bunun üzerine Kamil Kaplanlı kaynak arayışına girer. Türkmen Dağı’nın kuzey yamacında Kalabak köyü yakınlarındaki kaynaklardan memba suyu bulunur. Şehre giren tahıl ürünleri, kesim hayvanları üzerinden alınan rüsum ile şehrin zenginlerinden toplanan bağışlarla isale hattı ve deponun finansmanı sağlanır. Hattın geçtiği bölgede yaşayan köy halkı ile birlikte çalışılır, kazılar elle yapılır, tamamen insan gücüyle orman geçilir, 45 kilometreye yakın bir hat inşa edilir. Uzun bir çaba ve zorlu bir çalışma sonucu 1936 yılında Kalabak Suyu 10 cm çapında pik döküm borularla Eskişehir’e ulaştırılır. 1936’dan günümüze uzanan eşsiz mineral yapısı ile Eskişehirlilerin vazgeçilmez içme suyudur.