ESKİŞEHİR İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Giyim-Kuşam

Eskişehir Kadın Giysileri
Kültürün maddi ürünleri ve yaşam unsuru olarak insanın gereksinimlerinin birçok yönünü karşılayan giyim, toplumların tarihi süreci içerisinde oluşan birikimlerin ürünüdür. Bu yönüyle geçmişi günümüze taşıyan geleneksel giyim kuşamın her parçası önemlidir (Ülker, 2021: 125).

Ait olduğu toplumun kültürü, sosyal yapısı, inançları, yaşam biçimi, coğrafi ve iklim özellikleri gibi faktörlerin etkisiyle şekillenerek çeşitlilik gösteren giyim kuşam biçimleri ile her toplum kendine özgü bir giyinme kültürü oluşturmuş ve bölgeler arası giyim kuşam farklılıkları ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda bakıldığında çevre illerden etkilenmiş olsa da Eskişehir geleneksel giyim kuşamının kendine has özelliklerinin olduğu görülmektedir. Özellikle kadın giyimi oldukça çeşitlilik gösterir. Eskişehir kadın giysileri aşağıdaki gibidir: (Ülker, 2021: 125).

Sarka - Pesent

1. Sarka - Pesent
Üst giyim parçasıdır. Arkası bele kadar olan ön tarafı yanlardan ortaya gelirken kısalan, göğsü kavuşturmayan, önü açık bırakan kol ve kol ağızları geniş olan, kol içindeki manşetlerin hareket ettiğinde ortaya çıktığı oldukça yoğun işlemelerin bulunduğu bir giysidir. Sarkanın hemen her yeri sırma ile işlidir. Sırmanın yanı sıra pul kullanıldığı da görülür. Kumaş ve işleme isimlerine göre "Sivrihisar," "İnönü" ve "İzmir" sarkaları diye adlandırılır (Baraz, 1983: 22). Kadife kumaş üzerine gümüş veya altın renkli sim ile kordon tutturma tekniğiyle işlenir. Karşılıklı iki göğüs ve bel hizasında dört sırmadan püskül yerleştirilir. Şalvarı genellikle aynı renkten yapılır. İçine, ince kumaştan dikilen yaka, ön ve kol ağızları işlenmiş süslü gömlek giyilir (Ülker, 2021: 125).

Pesent (Dizbağı): Sarkanın altına giyilen aynı kumaştan yapılan şalvarın adıdır. Kadifeden yapılır. Uçkurlu ve içinde astar bulunur. Sekiz metre kumaştan yapılır. Şalvarın fazlalığı,yanlardan veya genellikle önden içe bel kısmına tepilerek paçalarının yere değmesi engellenir. Yanlarda ve dizler bölgesinde işlemeler yoğundur. Bu sebeple isminin “dizbağı” olduğu söylenir. Birlikte kullanıldığı için bu giysinin yöredeki ismi "sarkapesenttir" (Ülker, 2021: 126).

2. Canfez
Mavi, lacivert en çok da bordo renkli kadifeden yapılır. Uzun kollu kol ağızları işli ve önden açıktır. Altına aynı renkte şalvar giyilir. Yan tarafları ve paçaları işlemelidir. Beli uçkurludur. Bu şalvarında fazlalığı bele sokularak kullanılır (Ülker, 2021: 129).


3. Altıparmak
Çubuklu kumaştan yapılan, ön kısmının kenarları boydan boya sırma işlemeli olan, renk olarak genellikle kırmızı ve beyaz olarak kullanılan bir giysidir. Kol ağızlarında da yoğun işlemeler vardır. Yörede çitari, çitai, sitari gibi isimlerle de bilinir.

Bu giysinin şalvarı da aynı kumaştan yapılır. Yanlardan, önden ve arkadan işlemeler iner. Bu işlemeye "sulu işleme" denir. Şalvar giyilince işlemelerin yanlara gelmesine dikkat edilir. Diğer şalvarlarda olduğu gibi bunda da fazlalık uçkura sokularak kullanılır (Ülker, 2021: 129).


cezi1.jpg

4. Cezi
Düz kumaştan yapılan bu giysi cepken kısmı uzun kolu plup kol ağızları ve manşetleri işlemelidir. Dikilmeden önce açık giysinin motifleri yarım ay şeklinde oyularak, iç kısımları sim, sırma kordonlarla doldurulup işlenmektedir. Yaka çevresine de sim sırma çekilir. İçine “dikolta” giyilir (Ülker, 2021: 132).

Bu giysinin de şalvarı aynı kumaştan seçilir. İki yanlardan zengin işlemelidir. Sim sırma kordonlarla güllü, dallı işlemelerle bezenmiş, buna "Pançaklı Cezi" denir. Giyildiği zaman bu işlemeler yan taraflarda oldukça zengin bir görünüm sağlar (Ülker, 2021: 132).


5. Sevai
İsmini kullanılan kumaştan alır. Kendinden parlak bir kumaş türüdür. Giysinin kolları uzundur. Yakaları geniş, omuzluklu ve kol ağızları kapaklıdır. Kumaş parlak olmasına karşın yine de işlemeler yapılır. Bu giysinin en farklı özelliği kendi kumaşından önündeki açıklığın kapatılması için "önü işlemeli" denen bir parçanın ayrı yapılmasıdır. İşlemeler, yaka, omuzluk ve kol kapakları kenarlarına yapılır.

Bu giysinin de şalvarı aynı kumaştan yapılır. Üst kısımdaki fazlalık şalvar içine sokularak kullanılır. Bu şalvarın özelliği, yöredeki diğer şalvar modellerinden daha az kumaş kullanılarak yapılmasıdır ve fazlalığının bulanmamasıdır (Ülker, 2021: 134).


6. Kıron
Kıron, sarkaya göre daha az işleme içerir. Genellikte vişne çürüğü renginde kadife kumaştan yapılır. Kıronun üst modeli, yakalıklı, omuzluklu ve aynı zamanda kol ağızlarında geniş kapaklar bulunmasıdır (Ülker, 2021: 137).

Yakalı omuzluklar, kol kapakları sim sırma işlemelidir. Kendi kumaşından işlemeli içlik, yakanın açıklığını kapatmak için kullanılır. Eğer yakalıklar omuz üzerine kadar uzanıyorsa buna “Hörgüçlü Kıron” denir. Giysi şalvarla tamamlanır. Şalvarın iki yanından ön kısmına doğru “V” şeklinde inen sim ve sırmadan işlenmiş “sulu işleme” motifler bulunur. Paça kısımları da oldukça zengin sim ve sırmadan yapılmıştır. 5-6 metre kumaştan dikilir. Uçkurludur (Ülker, 2021: 137).

Gron adında bir kumaştan yapıldığı için bu ismi almıştır. Gron, ipekli bir kumaş çeşididir. Dokunurken üstüne sim veya başka renk iplerle simetrik şekillerde gül motifleri serpiştirilir. Bir örneği İstanbul Sadberk Hanım Müzesinde 19. yy’ın son çeyreğine ait olduğu açıklamasıyla bulunur (Ülker, 2021: 137).

Eskişehir Erkek Giysileri
Yörenin erkek kostümleri kadın kostümleri kadar çeşitlilik göstermez. Kadın kostümlerine göre daha sadedir. Bölge itibarıyla Erkek kostümleri Batı Anadolu Zeybek kostüm özelliklerine benzerlik göze çarpmaktadır. Yöre de kullanılan “kartalkanat “ve “potur” özelliği zeybek kostümleriyle örtüşür.

"Yörenin geleneksel erkek giyimi zeybek giysisidir. Zeybek giysisi eskiden yörede yaz kış giyilen bir günlük giysiymiş. Siyah ve mavi renkte olanları varmış. Bunlar "dimi"den yapılır. Alta, dizlere kadar örülmüş yün çoraplar giyerlermiş. Bu giyimle ilgilibir gelenek de donun paçalarına, ilgi duydukları kızların ördükleri oyaların çekilmesiymiş" (Ülker, 2021: 143).

Fes, başa giyilir. Çuhadan yapılır, kırmızı veya bordo renginde kalıpsızdır. Keçeden dövülerek yapılır. Tepesinde püskülü vardır. Fes’in etrafına ipekten "poçu" dolanır. Dolamadan sonra sağ veya sol taraftan düğümlenir. Bağlanan uçlar omuza doğru sarkar. İçe, geleneksel olan yakasız gömlek giyilir. Gömlek yörede "öksüz gömleği" ya da "entari" diye de adlandırılır. Gömlek uzun kollu ve manşetlidir. Gömlek, genellikle kutnu kumaştan yapılır. Kırmızı ve sarı renkli çizgileri olanlar seçilir. Kollu, yuvarlak yakalıdır (Ülker, 2021: 144).

Cepken, yakasız gömleğin üzerine giyilen bir çeşit yelektir. Astarlıdır. Oldukça kısadır ve bele dolanan kuşak görünmektedir. Bedene oturmuştur. Ön bedenler, ence de oldukça dardır. Üzeri sırma ile işlenmiştir (Baraz, 2000: 351). Delme, İnönü yöresinde gömleğin üzerine giyilir. Kolsuz olur. Kendinden desenli saten kumaştan yapılır. Astarlıdır. Kırmızı ya da pembe renkler yeğlenir. Üzeri sim işlemeli olanları da vardır. Cepken, Seyitgazi yöresinde kolsuz (Kartal Kanadı), İnönü yöresinde ise kollu olur. Her iki yörede de üzerindeki işlemeler farklıdır. Yakasızdır. Göğüs, omuz, sırt ve kol ağızları oldukça bol işlemelidir (Ülker, 2021: 144).

Şalvar, potur, don; diz üstündedir. Çuhadan yapılmıştır. Paçaları oldukça dardır. Çepkenin rengine uygun olarak mavi renktedir. Eskiden siyahları da giyilirmiş. Astarlıdır. Don belde, ipten yapılmış uçkurla büzülür ve düğümlenir (Baraz, 2000: 351). Kumaşı Gazeki ve Cepken ile aynıdır. Koyu mavi çuha kumaştan yapılır. İnönü yöresinde ağı daha geniş ve diz üzerine kadar uzundur. Giyimi rahattır (Ülker, 2021: 144).

Bele, şal kuşak denen bir kuşak dolanır. Kuşak kare şeklinde, kuyıları saçaklıdır. Kırmızı sarı ve yeşil renk tonları hakimdir. Bele dolanarak bağlanır. İnönü yöresinde bağlanış şekli daha farklıdır. Aynı yörede Şal Kuşak kumaşının Hindistan’ın Lohor kentinden getirildiği sanıldığından "Lahori Şal" adıyla da anılır (Ülker, 2021: 144).

Tozluk, dizden aşağıya uzanarak, ayakkabının üstünü örten dar bir giysidir. Eskinin çarığının, bugünün ayakkabısının üstünde döşemeli biçimde durur. Düğmeli tozlukların düğmeli tarafları yanlardadır (Ülker, 2021: 145).

Yörede örgü tozlukların da kullanıldığı bilinmektedir. Ancak kaynaklar örme tozlukların daha sonraları ortaya çıktığını vurgularlar. Diz altından bileğe kadar olan örme tozlukların en belirgin özellikleri dış taraf da sıkma iplerinin ucunda yer alan püsküllerdir. Yörede ayağa eskiden çarık, sonraları yemeni giyildiği bilinmektedir. Yöre kaynakları incelenmesine rağmen çizme kullanımına rastlanmamıştır. Yörede kullanılan erkek giysilerinin genel anlamda motif özelliğine bakıldığında "koç boynuzu" diye adlandırılan desenin kullanıldığı, bu desen özelliğinin hayvancılık ile uğraşan toplumlarda yaygın olduğu tespit edilmiştir. Görüldüğü üzere özellikle erkek kostümleri yöre insanları tarafından da "Zeybek Giysisi" olarak tarif edilmekte ve yapısal incelendiğinde, cepken, gömlek, kartalkanat, potur, şal kuşak, silahlı ve tozluk olmak üzere Zeybek bölgesi kostüm özelliklerine uymaktadır. Ayrıca yörede potur boyu bazı geleneksel ekiplerde kısa olduğu gözlemlenmiştir. 1981 yılında Kültür Bakanlığı Araştırma Dairesi tarafından yapılan alan araştırmasında bu konu sorulmuş, alınan cevaplar üzerinden aslında potur boylarının diz üzerine kadar olduğu, dededen toruna geçen kıyafetlerde boy ve kilo farklılığından poturların küçük geldiği saptanmıştır (Ülker, 2021: 145).

İnönü İlçesinde Kullanılmış Olan Erkek Giysisi



Başlık olarak bordo renkli çuha kumaşın kalıplanmasıyla oluşturulmuş bir fes vardır. Fesin üzerine poşu dolanır. İnönü bölgesinde kullanılan poşular parlak ipekli kumaştan yapılır ve genellikle kırmızı, sarı ve üzerinde ince yeşil mavi renklerden oluşur. İnönü yöresi poşuları enli biçimde fes üzerine dolandıktan sonra sol taraftan düğümlenir. Bilindiği gibi sarı, kırmızı, yeşil ve mavi renkler Yürüklerin kullandığı renklerdir. Göynek veya gömlek kutnu kumaştan yapılır. Gömleklerde sarı, kırmızı çizgili kumaşlar tercih edilir. Mor-beyaz çizgili de olur. Gömlek uzun kollu ve yuvarlak yakalıdır. Önden düğmeyle kapatılır. Kol ağızları manşetli ve kol düğmelidir. Cepken bölgedeki diğer benzer giysilerin aksine uzun kolludur. Diğer bölgelerde kolsuz (kartal kanadı) olur.

Giysinin ön kısmında siyah yün iplikten işlemeler vardır. İşlemeler yine diğer bölgelerle karşılaştırıldığı zaman daha sadedir. İşleme cepkenin eteklerinde ve kol ağızlarında devam eder. Cepken yakasızdır, mavi, ince çuha kumaştan yapılmıştır. Yaka ve eteklerde ince beş sıra siyah kordon işleme vardır. Şalvar veya potur cepkenle aynı kumaştan yapılmıştır ve dize dek uzanır. Ağı geniş, giyimi rahattır. Belde şal kuşak vardır. Kuşak kırmızı, sarı ve yeşil renklerden oluşur. Üzerinde pullu, sim işli ve iğne oyalı mendil bulunur (Eskişehir Valiliği, 2014: 148).

Kafkas Göçmenlerinin Giysileri
Eskişehir’de yaşayan etnik gruplardan biri de genel olarak Çerkez olarak adlandırılan ancak Adige, Abhaz, Karaçay gibi farklı Kafkas halklarından oluşan topluluklardır. Eskişehir’de bugün 11 Adige köyü, 22 Abhaz Köyü, 5 tane de Karaçay Köyü bulunmaktadır. Eskişehir Merkez ve köylerinde yaklaşık 35 bin Kafkas göçmenini yaşadığı düşünülmektedir. Eskişehir çevresinde yaşayan Kafkas göçmenleri, geleneksel giysilerini son dönemde düğün vb. etkinliklerde ve geleneksel dansları yaparken giymektedirler. Bir başka deyişle söz konusu giysiler gündelik hayattaki işlevlerini neredeyse yitirmiş bulunmaktadır (Eskişehir Valiliği, 2014: 148-149).


Kafkas kadınlarının bir zamanlar giymiş oldukları giysiler şöyle sıralanabilir: Kaftan, kemer, içlik, korse (çuba), başlık (kep), başörtüsü, ayakkabıdır. Kafkas kadın giysileri, genelde oldukça süslü, işlemelidir. İşlemeler altın ve gümüş sim ile yapılmıştır. Kaftanın üst kısmı bedeni sarar. Kol ağızları oldukça geniş ve rahattır. Belden aşağı olan bölümü ise oldukça geniş ve rahat kesimlidir. Kaftanların ön kısmı, etekleri ve kolları altın ve gümüş sim ile işlenmiştir (Eskişehir Valiliği, 2014: 149).

Kaftanlar çoğu zaman kendinden desenli Çin ipeğinden yapılır. Üzerinde ayrıca dikilmiş süslemeleri bulunur. Yaka yuvarlak kesimlidir ve yaka kapakları yoktur. Kaftanın ön kısmı açıktır. Bele doğru incelen kesimi vardır ve bel sonrasında bollaşır ve bir çan etek biçimini alır. Burada en ilginç olan ise, kaftanın kesim biçimidir. Koltuk altına konan bir parça sayesinde kaftanı giyen kişi kollarını ne kadar kaldırırsa kaldırsın etek boyunda herhangi bir yükselme olmaz. Bir başka deyişle, etek boyu hep aynı seviyede kalmaktadır. Bu özellik geçtiğimiz yıllarda dünyanın önemli “blue jean” firmalarından biri tarafından kullanılmaya başlanmıştır (Eskişehir Valiliği, 2014: 149).

Omuz vatkalı gibi düşünülür ve kollar bileklere dek uzanır. Kol ağızları geniş ve yırtmaçlıdır. Kol ağızları ve yakadan aşağıya dek olan ön kısımda altın renkli ipek kumaştan bir biye geçirilmiştir. Giysiler oldukça muntazam, dikkatli bir el dikişiyle dikilmiştir. Kaftanın içine beyaz bir gömlek giyilir. Gömleğin etekleri kaftanın boyundadır ve iç kısmı astarlıdır. Gömleğin üzerine, bir önlük takılır. Önlük bordo kadifeden yapılır ve üzeri gümüş kopçalarla süslüdür (Eskişehir Valiliği, 2014: 149).

İçlik, kaftanın içine giyilen bir parçadır. İçlikle de aynı kaftanlar gibi işlidir. İçlik aynı kaftan gibi tek parça olabileceği gibi, iki parçadan da oluşabilir. Tek parça olanların kaftandan farkı önlerinin kapalı olmasıdır. İçliklerin göğüs kısmına gümüş düğmeler dikilir. Gümüş düğmeler savatlı olabilir. İçliklerde ipek gibi kumaşlar kullanılır (Eskişehir Valiliği, 2014: 149).

Bele kemer takılır. Kemerler oldukça kaliteli işçilikle oluşturulmuştur. Genellikle gümüşten yapılır. Ancak çok güzel altından yapılma örnekleri de vardır. Kemerler tek parça olabileceği gibi, farklı parçaların birbirlerine montesiyle de oluşturulabilir. Kafkasyalı kadınlar bir zamanlar çuba adı verilen bir tür korse kullanırmış. Küçük yaşlarda giyilen bu korse vücudun orantılı biçimde gelişmesini sağlarmış. Korse ancak evlenildiği zaman çıkartılırmış. Söz konusu korsenin dik durması için, kemik veya ahşap destekler konurmuş, bu destekler gece yatarken çıkartılırmış. Kafkasyalı kadınların kıyafetlerini tamamlayan parçalardan biri de keplerdir. Kepler de işli olur ve üstlerine başörtüsü örtülür. Kepler fese benzer ve üzerine şal sarılır. Şal uzun püsküllü ve ipektendir, boyundan dolanarak başın arka kısmında bağlanır (Eskişehir Valiliği, 2014: 150).

Kafkas erkeklerinin giysileri ise Çerkeska, Kemer, Kalpak, Keçe Başlık (Şapka), Gömlek, Pantolon, Ton, Yamçıdır. Tüm bunlarla birlikte kama kullanılır. Çerkeska adı verilen bir tür kaftan olan giysi tüm Kafkas halklarının simgesi gibidir. Üst bölümü bele kadar vücudu sarar. Etek kısmı ise oldukça boldur ve hareketleri kısıtlamaz. Genellikle çuhadan yapılır. Çerkeska’nın Rus çarı tarafından çok beğenildiği ve Kazak süvarilerin üniforması hâline getirildiği söylenir. Kemer Çerkeska’nın tamamlayıcısıdır. Gümüşten yapılır. Üzerinde savatlı işlemeler bulunur. Kama da kemer gibi hem giysiyi tamamlayan bir aksesuar hem de her Çerkez erkeğin taşıdığı bir silâhtır. Kamaya çok önem verilir. Kalpak hem sosyal sınıfı ve mensup olunan halkı gösteren hem de başı soğuktan koruyan bir giysidir. Genelde av hayvanlarının postlarından yapılır. Gömlek Çerkeska’nın içine giyilir. Uzun kollu ve dik yakalı olur. Pamuklu ve ipek kumaştan yapılır. Kol ve yakalarda sade işlemeler görülür. Kaytan düğmeler kullanılır. Pantolon Uzun paçalı, uçkurlu, çuha vb. kumaştan yapılan ve hareketleri engellemeyen bir yapıya sahiptir. Bunlar dışında yağmur, rüzgâr ve kardan korunmak için Ton ve Yamçı kullanılır. Ton koyun veya keçi derisinden yapılırken, yamçı keçeden yapılır. Kafkas Çizmesi, yumuşak deriden olur ve kolay hareket etmeyi sağlar. Tabanlarında yumuşak kösele kullanılır (Eskişehir Valiliği, 2014: 150).

Tatar Göçmenlerinin Giysileri
Eskişehir’de yaşayan diğer etnik gruplarda olduğu gibi, Tatar giyimleri de artık, düğün, toplantılar, farklı kutlamalar ve geleneksel danslarda giyilen kıyafetlere dönüşmüştür. Özellikle Tatar köylerinde birçok aile, aile yadigârı olan geleneksel giysileri korumaya ve genç kuşaklara aktarmaya çalışmaktadır. Bunun dışında Eskişehir’de bulunan Tatar kültür dernekleri de geleneksel giysilere sahip çıkmaktadır. Eskişehir’de yapılan çalışmalarda bu giysilerin iyi korunmuş güzel örneklerine rastlanmıştır (Eskişehir Valiliği, 2014: 151).

Eskişehir ve çevresinde iskân edilen emik gruplar arasında Kırım, Karadeniz’in kuzeyi ve Romanya’dan gelen Tatarlar da vardır. 1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşının Osmanlı’nın da içinde olduğu müttefiklerin yenilgisiyle bitmesi sonucunda sayıları yüz binleri bulan Tatarlar farklı yollardan Anadolu’ya göçtüler. Bu grupların bir kısmı Kırım’dan Sinop ve Samsun limanlarına deniz yoluyla gelirken bir kısmı da, Karadeniz’in kuzeyini dolaşarak Romanya ve Bulgaristan üzerinden Anadolu’ya ulaştılar. Anadolu’ya göçen grupların önemli bir kısmı Eskişehir-Polatlı arasında yer alan uçsuz bucaksız ovada iskân edildiler. Ovada onlarca Tatar köyü kuruldu. Doğal olarak Tatarlar da diğer etnik gruplar gibi, kültürlerini Anadolu’ya taşıdılar. Uzunca bir süre kapalı bir toplum hayatı süren Tatarlar zaman içinde toplumun içinde yer aldılar (Eskişehir Valiliği, 2014: 151).

tatar.jpg

Eskişehir’de yaşayan diğer etnik gruplar gibi Tatarların da giyim kuşam gelenekleri olabildiğince değişmiştir. Geleneksel Tatar giysileri günümüzde, bir bahar şenliği olan Tepreş, düğünler ve Tatar Halk Dansları gösterilerinde kullanılmaktadır. Ancak geçmişten kalan giysiler de korunmaya çalışılmaktadır. Diğer etnik gruplarda olduğu gibi Tatarlar da da kadın kıyafetleri daha iyi korunmuş ve günümüzde dek gelebilmiştir. Erkekler iş, alış-veriş, askerlik vb. gibi sebeplerle köylerinden ayrılıp daha büyük yerleşim ve kentlere gittikleri için hızla kentlerde giyilen kıyafetleri benimsemişlerdir. Giysilerde pamuklu ve ipek kumaşlar, deri, yün, kürk vb. malzemeler kullanılır (Eskişehir Valiliği, 2014: 151).

Geleneksel kadın ve erkek kıyafetlerinde ortak olan gömlek ve kaftandır. Kadınlar, içlerine bir gömlek giyerler, mevsimine göre gömlek uzun veya kısa kollu olabilir. Gömlek açık yakalıdır. Gömlekler ipek veya keten olabilir. Gömlek dizlere dek uzayabilir. Bol bir şalvar ve şalvar üzerine çoğunlukla yün bir etek giyilir. Hepsini üzerine ise yaklaşık diz hizasına dek uzayan kadife bir kaftan giyilir. Kaftanlar derin yırtmaçlıdır. Kaftanlar gümüş simle ve şeritlerle işlenmiştir ve kaftanın beline işçiliği çok iyi olan bir gümüş kemer takılır. Gümüş kemerlerin bazılarında oldukça iyi savat süslemeler bulunur. Tatar kadınları evde bugünkü mestlere benzeyen, yumuşak deriden yapılmış bir pabuç giyerler (Eskişehir Valiliği, 2014: 151).

Eskişehir civarına gelen Tatarların çok önemli bir kısmı Kırım’dan gelmiştir ama bunun yanı sıra Dobruca’dan gelenler de vardır. Geçmişte Tatar kızları ve kadınları saçlarını uzatıp örerlermiş. Ördükleri saçlarının uç kısmına ise nazardan korunmak için, içinde nazar dualarının yazılı olduğu küçük nazarlıklar takarlarmış. Yine geçmişte, üzerleri paralarla veya altın sim işlemelerle süslü fesler giyilirmiş. Feslerin üzerine ise maranta adı verilen çoğu zaman beyaz renkli bir örtü konurmuş. Kış aylarında ise yün şallar kullanılırmış (Eskişehir Valiliği, 2014: 152).

Doğal olarak mevsimlere göre giyim kuşam da değişiklik gösterir. Kürk kış aylarının tamamlayıcısıdır. Bazı kaynaklar varlıklı bir Tatar kadınının kış aylarında kullanmak üzere on adet civarında kürk giysisi olduğundan söz eder. Erkek kıyafetlerinde ise kalçaya dek gelen bol bir gömlek bulunur. Bol, hareketi engellemeyen bir pantolon vardır. Gömlekle aşağı yukarı aynı boyda bir cepken üste giyilir. Bele kemer yerine genellikle kırmızı renkte bir kuşak sarılır. Başta ise kırmızı bir fes bulunur. Kış aylarında ise genellikle av hayvanlarının postlarından yapılma bir kalpak giyilir (Eskişehir Valiliği, 2014: 152).


Kırım Tatarları
Doğal kumaşlardan yapılmış, el işlemeleri ile süslü giysiler, çeşitli süs eşyalarını ve takılardan oluşur. Kırım Tatarları'nın yaşadığı büyük sürgünden ötürü geleneksel giyim kuşamları hakkında bilgi veren kaynakları kaybolduğu için ulusal giysiler hakkında sınırlı bilgi vardır. Kırım Hanlığı'nın Türkiye ile ekonomik, siyasi ve kültürel bağlarının giysilere de yansıdığı, giysi yapım usulleri, teknikleri ve zevkleri ile Türkiye'dekilere benzediği bilinir.

Kırım Tatar Türklerinin ulusal kıyafetlerinin önemli bir özelliği başlarında daima taşıdıkları, bir rivayete göre sadece yatarken çıkardıkları, başlıklarıdır. Kadınlar kadifeden yapılan ve fes adı verilen başlıklar, erkekler ise kalpak denilen ve astragan veya koyun postundan yapılan başlıklar giyerler. Kadınların fesleri altın, gümüş ve incilerle, erkeklerin giydiği siyah kalpakların üzeri ise bazen ay yıldızlı nakış ile süslenirdi. Halk pamuk, keten, divitin cinsi kumaştan giysiler giyerdi, en makbul kumaşlar ise kadife ve ipek idi.

Kadınların giysileri "şenlikler giysileri" ve "günlük giysiler" olmak üzere ayrılmıştır. Düğün veya tören kıyafetleri genellikle brokar, ipek ve kadife gibi pahalı kumaşları içerir. Şenlik giysilerinin kol ve göğüs bölgelerinde nakışlarla zengin bir şekilde süslenmiştir. Süslemede genelde boncuklar kullanılır. Kadınların gündelik kıyafetleri ise genellikle geniş kesimli bir gömlek ve bornoz benzeri giyimlerden oluşuyordu. Ev kıyafetleri küçük ayrıntılarla süslenirdi. Elbisenin üzerine ise bir önlük giyilirdi. Başın üzerine ise bazen basit bir süsle bezeli beyaz bir fular bağlanırdı. Elleri kısmen gizlemek için "Elkapyk" adı verilen kolluk parçaları dikilirdi. Elbisenin altına genelde gömlek ve pantolon olurdu.

Kazan Tatarları
Tatar kadınlarının eskiden giydikleri giysileri iç çamaşırından başlamak lazımdır. Kazan Tatarlarının iç kıyafeti “ıştan”dan ibaretti. O, erkeklerin pantolonunu hatırlatırdı fakat biraz daha geniş olurdu. Onun üzerine kadınlar tunik biçiminde elbise giyerlerdi, bu da iç elbiseydi. Bu elbisenin üzerine de üst elbise giyerlerdi. Pantolon veya sadece şalvar giyme geleneği Tatar bayanlarında hiçbir zaman olmamıştır. (Çetin, 2008: 76).

Eskiden Tatar bayanlarının giydiği milli giyim geniş elbiseden ve onun üzerine giyilen uzun yelekten, yani kaftandan ibaret olurdu. Bu kaftana Tatarlar “kamzol” derler. Geniş elbisenin etek kısmı Kazan Tatarlarına özgü biçimde iki veya üç ilaveli etek olarak dikilirdi. Bazen eteklerin sayısı üçten de artardı. Bu kat kat eteklerin arası değişik renkteki şeritler ile veya altın gümüşpüsküllerle süslenirdi. Elbisenin kolları da genişkesilir ve bazen aynen eteği hatırlatanşekilde birkaç kat oluştururdu. Elbise kışiçin yün ya da atlas kumaştan, yaz için de basmadan dikilirdi. Renk olarak da elbisenin yelek ile aynı renkten olmamasına dikkat edilirdi: yelek koyu renkte olduğunda elbisenin açık renkli olmasına özen göstermişlerdir. Yelek açık, canlı renkte olduğu zaman da elbise koyu renkte seçilmiştir. Elbisenin en önemli kısmı, göğüs kısmıdır. Göğse eklenen süslü kısmın adı kükrekçe (göğüslük) olarak adlandırılır. O, entariye bayram havası verir, onun süsü olurdu. Kükrekçe, yukarıya doğru uzatılmış yarımküre şeklinde olup tek renkli kumaştan dikilirdi. Kenarına da çeşitli akçeler, kıymetli taşlar, broşlar ile süslenen şeritler eklenirdi. (Çetin, 2008: 76-77).

Yelek genelde ağır kumaştan dikilirdi. Mesela ağır ipekten ya da daha sık düz kadifeden. Yeleğin rengi genelde kırmızı, mavi veya yeşil olup kenarları renkli şeritler ya da simlerle süslenirdi. Kışlık yeleklerin kenarlarını da sincap ya da su sansarı gibi kıymetli kürklerle süslerlerdi. Ayrıca kışlık kamzol uzun kollu da olabilirdi. (Çetin, 2008: 77).

Komşu Rus milleti ıhlamur kabuğundan elde edilen ipten örülen ayakkabıları ile gezerken Tatarlar daha İdil Boyu Bulgar Devleti devrinde yumuşak ve işlemeli deri çizmelerle dolaşmışlardır. Bu devletin birçok kazançlarından biri olmuştur deri çizmeler. Onlar Bulgar Türklerinin, sonraki dönemlerde Kazan Tatarlarının başka ülkeler ile yaptıkları dış ticaretin önemli unsuru sayılmış ve “bulgari” olarak adlandırılmıştır. Deriden elde dikilen bu çizmelere Kazan Tatarları sonraki dönemlerde “çitek” demeye başlarlar ve onlar sadece Tatarlar tarafından değil bütün Kıpçak Türk boyları tarafından da sevilerek giyilmiştir. Ama bu tür ayakkabı sadece Kazan Tatarlarına özgüdür. Tatar Türklerinin milli ayakkabısını diken tek fabrika günümüzde Kazan’dan uzak olmayan Arça (Arsk) ilçesinde bulunmaktadır. Arça çitekleri hakkında birçok türkü de yazılmıştır. Bu tür çizmeler, renkli deri parçalarından dikilir ve milli motifleri içeren nakışlarla süslenir. Bayan çitekleri ayrıca süslü olur. 1983 yılında Tatar çitekleri Paris’te altın madalya ile ödüllendirildi. (Çetin, 2008: 77-78).

Köylü kadınların kıyafeti şehirde yaşayan Tatar bayanlarının kıyafetlerinden tabii ki daha basitti. O, elbise ve üzerine giydikleri önlükten ibaretti. Önlük nakışlarla işlenmişolup elbiseden daha kısa kesimli olurdu. Çok uzun elbise işyapmaya engel olduğundan elbisenin uzunluğu da dizden ancak biraz uzun olmuştur. (Çetin, 2008: 78).



Balkan Göçmenlerinin Giysileri
1800’lü yıllarla birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun zayıflamaya başlaması ve Balkanlarda gücünü yitirmesiyle birlikte, bugünkü Bulgaristan, Makedonya, Bosna-Hersek, Yeni Pazar, Kosova, Arnavutluk ve Yunanistan’dan Anadolu’ya göçler başlamıştır. Ancak söz konusu göçlerle Anadolu’ya gelenler farklı uluslar veya etnik gruplar değildir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Balkanları fethetmesiyle, Anadolu’dan özellikle Konya ve Karaman’dan Balkanlara yerleştirilmiş Türk-Müslüman ahâlinin torunlarıdır. Diğer etnik gruplarda olduğu gibi, Rumeli’den göçen gruplar da günümüzün koşulları dolayısıyla geleneksel giysilerini sadece düğün, bayram, şenlik vb. durumlarda kullanmaktadır. Ancak söz konusu giysiler içinde çok iyi korunmuş örnekleriyle karşılaşmak mümkündür (Eskişehir Valiliği, 2014: 152).

Eskişehir ve çevresinde Balkanların neresinden göçmüş olursa olsun, söz konusu göçmenler kısaca “muhacir” (yerel ağızda macır) olarak adlandırılır. Çok farklı kültürel çeşitlilik sunan Balkan coğrafyası, doğal olarak giyim kuşamda da çeşitlilikleri sunmaktadır. Ancak birbirleriyle kesişen birçok nokta da bulunmaktadır. Özellikle Balkanlarda oldukça gelişmiş bir dokumacılık geleneği vardı. Pamuklu, ipek vb. kumaşlar dokunmaktaydı. Dolayısıyla söz konusu dokumacılık tekniklerinin yansımalarını giysilerde de görülürdü (Eskişehir Valiliği, 2014: 1152).


Kadınların tören giysileri olabildiğince renkli, pahalı kumaşlardan yapılır. Kumaşlar, martin kumaşı, hama kumaşı olarak adlandırılan ipek kumaşlardır. Bunun yanında atlas kumaşlar da kullanılmıştır. Atlas kumaşlar üzerine altın ve gümüş simlerle işlemeler de yapılmıştır. Kadınlar, şalvar ve entari ve gömlekler kullanırlardı. Şalvar ve entarilerin üzerine yelekler giyilirdi. Belde kuşak ve madenî kemerler de kullanılırdı. Kuşaklar genellikle dokuma olurdu. Söz konusu kuşaklar uçkur olarak adlandırılırdı. Uçkurlar üzerine mutlaka işlemeler yapılırdı. Gömlekler genellikle bürümcük adı verilen ince pamuklu ipekli karışımı, el dokuması kumaştan yapılırdı. Bürümcük gömleklerin kollarına ve göğüs kısmına işlemeler yapılırdı (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).

Balkanlardan göçen kadınlar iğne oyası, tığ, mekik ve boncuk oyalarını yapmada oldukça beceriklidirler. Başlarına iğne oyası ve diğer süsleme teknikleriyle yapılmış başörtüleri örterlerdi. Ailelerin maddi durumlarına göre göre de farklı takılar kullanılırdı. Sokağa çıkarken, çuhadan yapılma ferace veya yeldirme adı verilen pratik örtüler kullanırlardı (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).

Ayakta genellikle elde, beş şiş ile örülmüş yün çoraplar giyilirdi. Söz konusu çoraplar çok renkli ve değişik motifler içerirdi. Motiflerin her birine ayrı adlar verilirdi. Terlik, kısa veya uzun konçlu, altı kösele sahtiyan çizmeler, yemeniler, nakışlı ve nakışsız nalınlar ayakta kullanılırdı (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).

Erkek kıyafetleri, farklı kumaşlardan yapılmış gömlekler (mintanlar), kollu ve kolsuz camedan veya camadan, fermene, kavuşturmalı yelek, salta, farklı tipte yelekler, cepkenler, farklı kesimde poturlar, ağlı şalvarlar, fes, kuşak, ve değişik tipte ayakkabılardan oluşurdu. Başı örtmek için fes kullanılırdı. Gömlekler genellikle el dokuması bürümcük veya pamuklu kumaşlardan yapılırdı. Bölgelere göre erkek gömlekleri ya düz veya işli olabilirdi (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).

Erkekler şalvar veya potur giyerdi.. Ancak erkek şalvarlarının kesimi kadınlarınki kadar bol olmazdı. Poturlar ise farklı kesim biçimlerine sahipti. Bazı poturların ağı dar olurdu. Bazı poturların ise cep ağızları, ayak bilekleri kaytan ile işlenirdi (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).

Ayaklara genellikle altı kalın köseleli yemeniler veya çarık giyilirdi. Çoraplar da kadın çorapları gibi yünden örülürdü. Erkek çoraplarında kadın çoraplarında olduğu gibi çok fazla nakış bulunmazdı (Eskişehir Valiliği, 2014: 153).


Yörük Kadınlarının Giysileri

Üçetek
Uzun bir cebeni andıran, kadife, ipek, çitari veya kutnu kumaşlardan oluşan önü açık belden itibaren etek kısmı üç parçadan oluşur. Maraş işi, sim sırma işleme, oyalar ile süslenen üçeteğin öndeki iki parçası bele bağlanır. Bele bazen tek taraflı üçgen sallama yapılarak şal kuşak bağlanır. Bazen de telkari gümüş işçiliği ile yapılmış ön tarafta gümüşten tokası bulunan gümüş kemer takılır (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Üç etek içine genellikle basmadan ya da ipekten yapılmış ağı geniş şalvar, Canfır ve Melas kumaştan yarım yakalı, bağrı açık yaka ağzına, bağır (göğüs)kısmı pullu veya oyalarla süslenmiş içlik (Göynek) veya İçliğin kumaşından yine yaka ve göğsü iğne-pullu oyalı Omuz genişliğinde, yakası açık, kolları ve arkası olmayan hakim yakalı tek parçalı bağırtlak(boyunluk sütlük göğüslük) giyilir. Üç etek üzerine kollu, üzeri sırmalı fermene diye adlandırılan kısa yelek de kullanılmaktadır (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Bindallı
Bindallı Yörük kızlarının düğünlerinde giydikleri gelinliklerdir. Evlendikten sonra katıldıkları tüm düğünlerde kullanılmaktadır. Genellikle koyu kırmızı, mor, lacivert gibi koyu renk kadife ve atlas kumaş üzerine sırma, sim, altın tel ve benzer materyal kullanarak, çeşitli tekniklerle serpme dal, yaprak, çiçek vs. motifler işlenmiş tek parça önü kapalı giysidir (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Başlar
Üç etek ve bindallılarda başta fes tepelikli olarak kullanılır. Fes üzerine beyaz, oyalı, pullu, yazmalar bağlanır. Pullu ve oyalı örtülerin yanında yeşil, sarı, beyaz, kırmızı renkte yemeniler örtülür. Bu renkler Yörüklerin Orta Asya’dan beri geleneksel renkleridir. Giyenin bekar, nişanlı veya evli olduğunu anlatabilecek niteliktedir. Yörük kadınları her çeşit malzemeyi süs olarak kullanır, çiçekler bitki tohumları, boncuklar, pul, düğmeler, deniz kabukları renk renk iplikler, yün parçaları, püsküller, at kılları, madeni parçalar ve kanatlı hayvan tüyleri kullanır (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Fesin uç kısmında "alınlık" denilen bir sıra altın veya "vurgun" denilen gümüş gerdanlık biçimindeki takılar takılır. Alınlık ya da vurgunun olmadığı hallerde, fes üzerine altın veya gümüş paralar takılır. Saçlar, saçlara yapılan örgüler, örgülerin miktarı, kahküller ve zülüfler ile baş süslenmeleri ile bu süsleme şekilleri, evli ya da bekar olduğunu gösterir. Başa örtüler, örtülerin kenarlarına yapılan oyalar bile giyenin bekar, nişanlı veya evli olduğunu anlatabilecek niteliktedir (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Ayağa Giyilenler
Ayakta, işlemeli yün çorap ve dolamalı çarık bulunur. Zaman zaman da çarığın yerini mes alır (antalyakadinmuzesi.org/yoruk-kadin-kiyafetleri-sergisi).

Türkmen Kadınlarının Giysileri
Türkmen kadınların geleneksel kıyafetleri göçebe yaşam tarzının tüm gereklerini karşılayan özgür ve bol kıyafetlerden oluşmaktadır. Türkmenlerin geleneksel kıyafetleri halkın manevi ve sosyal yapılarını da yansıttığı gibi, halkın milli değeri olan terbiye unsurlarının da temel taşıdır. Türkmen kadınlarının geleneksel kıyafetleri çok renkli ve gösterişlidir. Geleneksel Türkmen kıyafetlerinin dört temel rengi kırmızı, siyah, sarı ve beyazdır. Türkmen gelin-kızlarının milli kıyafetleri, özellikle düğün kıyafetleri özgünlüğü, milliliği, güzelliği ile görenleri hayran bırakmaktadır. Türkmen gelinlerinin giydiği “Çırpı”, “Kürte”, “ Gınaç”, “ Keteni köynek”, süsleri bakımından sanat derecesinde olan el işlerinin örnekleridir. Kırmızı ve yeşil renkli “Kürte”ler, güzelliği bakımından oldukça dikkat çekicidir. “Kürte” özellikle düğün için hazırlanan milli kıyafet olup, kırmızı “Kürte”yi kızlar yeni evlendiğinde, yeşil “Kürte”yi ise babası evine ilk olarak gidip döndüğünde giyerler. Gelin-kızların ustalığı, sabrı ile el emeği göz nuruyla dikilen ve süslenen milli kıyafetler, yüzyıllardan bu yana birçok ayrı kültürün bu coğrafyayı zorlamasına rağmen orijinalliğini kaybetmeden günümüze ulaşmıştır. (https://www.trtavaz.com.tr/haber/tur/avrasyadan/turkmen-kadinlarin-geleneksel-kiyafetleri)


Karaçay - Balkar
Kuzey Kafkasya yaşam koşullarına ve inançlarına bağlı Karaçay Balkar kadını, erken dönemlerde oluşan adet, gelenek ve görenekleri korumuştur. Kadın giyim kuşam unsurları oluşurken bu tür özellikler önemli bir yer tutmuştur. Kadın giyim kuşam unsurlarının oluşumu sürecinde sadece tarihi ve sosyal olgular değil, ayrıca yetenekli usta kadınların yaratıcılıkları ve azimleri çok önemli katkı sağlamıştır. Zaman içerisinde oluşan inanç ve estetik görünümler, kadın giyim kuşamının süslerinde önemli yer almıştır (Yezıyeva, 2016: 73).

Karaçay Balkar kadın giyim kuşamı unsuları, iç gömlek, pantolon, elbise ve beşmetten oluşmuştur. 1960-1961 yıllarında Kabartey-Balkar Araştırma Bilim Ensititüsü tarafından yapılan kazılar, tarih ve bilim alanına büyük katkılar sağlamıştır. XIII.-XIV.yüzyıllarına ait “Bayrım” mezarında bulunan kaftan kalın yün kumaştan yapılmış, yaka ve kenarları ise kürk ile süslenmiştir. Bu mezarda bulunan gömleğin uzunluğu 118 cm., eni 78 cm., kumaşı açık mor tonundadır. Yaka kısmından bel kısmına kadar düz bir kesik bulunup, bir tarafına metal düğme, diğer tarafına da şerit ipten düğme ilikleri yapılmıştır. Gömlek etekleri ve kol manşetleri, şerit ve danteller ile tamamlanmıştır. Gömleğin sol tarafında da şeritten ilikler yapılarak bu iliklere tuvalet çantası, küçük metal makas ve kişisel makas asılmıştır. “Bayrım” ve “Taşlı-Tala” mezarlarında bulunan bu eşyalar, restore edilerek Rusya’da, Devlet Tarih Müzesi’nde koruma altına alınmıştır. Pantolonun ise uzunluğu 55 cm.’dir. Gömlek, pantolon üzerine çıkartılarak giyilmiştir. Pantolon, 4 tane kaliteli ipek kumaş parçasından dikilmiş ve arasına eşkenar dörtgen parça eklenmiştir. “Bayrım”, “Taşlı-Tala” mezarlarında bulunan kaftan ve pantolon ile VIII.-IX. yüzyıllarına ait “Moşevaya Balka” mezarında bulunan kaftan ve pantolon, şekil ve kesim biçimi bakımından birbirine benzemektedir (Yezıyeva, 2016: 74).

XX. yüzyılda Kuzey Kafkasya Karaçay Balkar köylerinde yaşlı kadınlar tarafından yapılan gömlekler bulunmakta idi. Gömleğin ana kumaşına düz kol parçaları ile dik yaka dikilmiştir. Kadın gömlek yakaları desenli olmuştur. Koltuk altlarına da eşkenarlı dörtgen şeklinde parça eklenmiştir. S.İ.Rudenko, Karaçay Balkar kadınlarının kullandığı “kölek” denilen gömlekler ile Başkurtlarda “kuldek” adı verilen gömleklerin birbirine benzediğini açıklamıştır. Volga bölgesinde yaşayan Türk halklarında da bol kesimli gömlekler, bol şekilli şalvarlar ile giyilmiştir. Kafkasya bölgesinde, Kuzey Osetya’daki “Dzivgis” ve “Mahçesk” mezarlarında üst üste giyilen üç tane kadın giysileri bulunmuştur. Bu giyim şekli, Bayrım ve Taşlı-Tala mezarlarında bulunan giyim şekline benzemektedir. Ayrıca XX. yüzyılda Kafkasya kadınları bu tür giyim tarzını kullanmışlardır. Ancak XIV. yüzyıla kadar bol kesimli şalvar türü yerli halk tarafından bilinmemiştir (Yezıyeva, 2016: 75).

Karaçay Balkar giyim kuşamı XIX. yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında son halini almaya başlamış ve kol evi, giysinin uzun, dar kolu ile şekillenmiştir. Kaftanda eteklerin kenarları şerit ile dikilmiş, göğüs kısmında da şeritten düğme ve düğme ilikleri yapılmıştır (Yezıyeva, 2016: 77).

Karaçay Balkar kadın elbiselerindeki kol kısımlarının gelişme süreci, bulunan fotoğraf ve resimler ile birlikte sistematik bir şekilde düzenlenmiştir. XX. yüzyılın başlarında elbiseye eklenen üst kısmındaki uzun takma kol şekli hala korunmaktadır. Ayrıca dar, kol bilekleri uzun şekilde yapılan başka kol şekilleri de düzenlenmiştir. Dirsek ve el bileği arasındaki küçük yırtmaçtan beyaz renkli iç gömleğin kolları çıkartılarak elbise zengin ve gösterişli durmaktadır. XIX. yüzyılın ortasında dirsekten el bileğine dikilen fırfırlı kolların altından dar kesimli iç kollar görünmektedir. Ayrıca uzun kol şekilleri dekor amaçlı kullanılmıştır (Yezıyeva, 2016: 78-79).